Doktorların ardından akademisyenler de yurt dışına çıkmaya başladı.
İLEYDA ÖZMEN
Doktorlardan sonra akademisyenler de ekonomik sıkıntılarından çıkış yolunu yurtdışında görmeye başladı. Akademik Dayanışma Platformu (ADAP) üyesi ve öğretim üyesi Zeynep Ardıç, “Akademisyenler pek anlaşamıyor. Hayati faaliyetlerini karşılamakta bile zorlanıyorlar. 12 bin civarında akademisyenin yurt dışına gittiğini gösteren bir çalışma var. Akademisyenler de yurt dışına gidiyor” dedi. Doktorlar.Ev kiralayamadığı için öğrenci yurdunda kaldığını duyuyoruz.Bu gerçekten üzücü bir durum.Hele büyük şehirlerde aldığımız maaşla ev bile alamıyoruz.Akademiye asla gidemiyoruz. Örnek vermek gerekirse Ekim ayında Almanya’ya davet edildim, gidemeyeceğimi söyledim çünkü gerçekten maddi gücüm yetmiyor. Bir ülke kalkınacak ve kalkınacaksa bilime ve akademiye gereken değer verilmelidir. ADAP olarak en düşük akademik maaşın yoksulluk sınırının iki katı olması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Doktorlardan sonra akademisyenler de yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle yurt dışına çıkmaya başladılar. Akademik Dayanışma Platformu (ADAP) Üyesi ve Öğretim Üyesi Zeynep Ardıç, akademisyenlerin yaşadığı sorunları ANKA Haber Ajansı’na anlattı.
Ardıç dedi ki:
“AKADEMİCİLER FARK ETMİYOR”
“İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım. Akademik Dayanışma Platformu üyesiyim. Nisan ayından bu yana Twitter’da özlük hakları ve mali durumu iyileştirmek için bir kampanya başlattık. Bu süreçte önce Twitter etkinlikleriyle başladık ama sonra siyasetçiler, gazeteciler ve siyasetçilerle iletişime geçerek endişelerimizi iletmeye ve bu soruna dikkat çekmeye çalıştık.Türkiye’deki akademisyenlerin durumundan bahsetmek istiyorum. Bir ülkenin kalkınması için akademi ve bilim çok önemlidir.Türkiye için de refah düzeyine ulaşmak ve yükseltmek için akademiden bahsetmek gerekir.Akademinin üretken ve üretken olması için verimli olması gerçekten değerlidir. Türkiye’nin sosyal bilimler alanındaki sorunlarına çözüm bulmak ama ne yazık ki Türkiye’de durum pek iç açıcı değil çünkü Türkiye’de 200 civarında üniversite var ama verimlilik açısından baktığınızda ne yazık ki gelişmiş ülkelerle rekabet edemiyoruz. Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında Türkiye’den sadece üç üniversite var. İlk bin üniversite arasında Türkiye’den sadece 15 üniversite var. Akademinin birçok sorunu var. Liyakat, mobbing vs. Ancak geldiğimiz son noktada ekonomik sorunlar o kadar önemli bir boyuta ulaştı ki artık başka konuları arka plana atmak durumunda kalıyoruz. Akademisyenler gerçekten anlaşamıyor. Hayati faaliyetlerini karşılamakta bile zorlanırlar.
“TÜRKİYE’DE AKADEMİĞİN AKIKI HAYATI VE GELECEK KAYGISIYLA O KADAR MEŞGUL ki, ŞİMDİ AKADEMİK FAALİYETLERE ODAKLANAMIYORUZ”
Örneğin 2015’te bir araştırma görevlisine asgari ücretin 4 katına yakın maaş ödenirken, şimdi 2 katına çıktı. Alım gücümüz çok düştü. Akademik faaliyetler doğası gereği motivasyon, odaklanma ve açık bir zihin gerektirir. Ama ne yazık ki Türkiye’deki akademisyenlerin kafaları geçim sıkıntısı, gelecek korkusu, ayı nasıl bitireceğim, kiramı nasıl ödeyeceğim, evden atılırsam ne olacak gibi sorularla o kadar meşgul ki, alamayacağız. artık gerçekten akademik faaliyetlere odaklanın. Çevremdeki tüm akademisyenlerin bahsettiği tek şey; ekonomik sıkıntılar Çok üzücü ama bir de şundan bahsediyoruz; İster yurt dışına gidelim, ister özel bir bölüme gidelim… Doktorların yurt dışına gitmesiyle bu bir anlamda Türkiye’nin gündemlerinden biri haline gelen bir beyin göçü. Hastaneye gidip randevu almayınca anlıyorsunuz doktorların gittiğini çok çabuk anlıyoruz ama ne yazık ki Türkiye akademisyen göçünü biraz geç fark edecek. Çünkü direkt akut bir sonucu yok gibi görünüyor. 12 bin civarında akademisyenin yurt dışına çıktığını gösteren bir çalışma da var. Akademisyenler de gidiyor. Türkiye’nin eğitim alanında birçok sorunu var. Onu artıracak. Türkiye kalkınmayı bırakın gerilemeye başlayan bir ülke olacak. Akademi ve bilimin bu hale gelmesi tüm Türkiye’yi etkileyecektir. Bu iş böyle giderse, akademisyenlerin maaşları düzelmezse zaten çok fazla yeni öğrenci yok. Daha önce akademi çok popülerdi ve başarılı olan tüm öğrenciler akademiye yönlendiriliyordu. Şu anda böyle bir şey yok. Bazı bölümlerde akademisyen bile bulamıyorlar.
“ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ ARKADAŞLARIMIZ EV, ÖĞRENCİ YURDU KİRALAMAZLAR”
Yeni araştırma görevlilerimizden bazılarının ev kiralayamadıkları için öğrenci yurtlarında kaldıklarını duyuyoruz. Bu gerçekten çok acı bir durum. Hele büyük şehirlerde aldığımız maaşla ev bile beceremez hale geldik. Bu yeni nitelikli kişiler akademisyen olma konusunda sıkıntı yaşarken, zaten üretken ve kaliteli işler üreten akademisyenlerin ya özel bir şubeye gitmelerine ya da yurt dışına gitmelerine de neden olacaktır. Üniversite giriş sınavları yapılıyor, aileler çocuklarımız üniversiteye gidecek diye heyecanlanıyor. Çocuklarınızı gönderdiğiniz üniversitelerin adının olmasının bir değeri yok. Nitelikli, verimli ve üretken akademisyenler olmazsa eğitimin kalitesi de iyi olmaz.
“YURT DIŞINDAKİ AKADEMİK ETKİNLİKLERE KATILAMIYORUZ”
Aslında yurtdışında akademik faaliyetlere asla katılmıyoruz. Bir örnek vereyim; Ekim ayında Almanya’ya davet edildim. gidemem dedim Çünkü bunu gerçekten karşılayamam. Siz ayarlarsanız internetten yaparım dedim. Bir kısmını karşılamayı teklif ettiler ama ‘Bütün masraflarını karşılayamayız’ dediler. Tüm masraflarımı karşılayamazsan gelemem dedim. Çünkü maaşım oraya gidecek ve bu çok acı bir durum. 5-6 yıl öncesine kadar bir yerden kabul alınca yurt dışı faaliyetinden memnun oluyorsunuz. Şu anda bırakın yurt dışı etkinlikleri, yurt içi etkinliklere bile gitmekte zorlanıyoruz. Bu bile bütçemize çok önemli bir yük oluşturuyor. Bu da akademinin verimsizleşmesine neden oluyor. Aklımız hep geçim sancısı ile meşgul. Ek gelir elde etme derdimiz var ve artık mesleki onur diye bir şey yok. Herhangi bir meslek grubunu aşağılamak için söylemiyorum ama üniversitede şoförlük, temizlikçilik gibi misyonlarda çalışanların bizden daha yüksek maaş aldığı bir noktadayız. Bunu dünyanın hiçbir yerinde duymadım. Ancak şu anda Türkiye’de böyle bir durum var.
“EN DÜŞÜK ÖĞRETMENİN MAAŞI YOKSULLUK SINIRININ İKİ KATI OLMALI”
Her şeyden önce bir ülke kalkınacak ve kalkınacaksa bilime ve akademiye gereken önemi vermek zorundadır. Akademisyenlerin maaşları acilen düzenlenmeli. Yüzde 5-10 zamdan bahsetmiyorum ama yaşama ızdırabından kurtarılması gerekiyor. ADAP olarak en düşük akademik maaşın yoksulluk sınırının iki katı olması gerektiğini düşünüyoruz. Ama bu durumda akademi yine bir çekim merkezi haline geliyor. Artık bu yeteneğini kaybetmiştir. Çok fazla akademiden ayrılan, özel bölümlere giden ya da yurtdışına giden bire bir hekimlerde olduğu gibi etrafımda beyin göçü devam edecek. Bunun bir an önce önüne geçmek için akademisyenlerin maaşlarında iyileştirme yapılmalıdır. Araya şunu eklemek isterim. Seçim sürecinde başta eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olmak üzere akademisyenlerin maaşlarında düzenleme yapılacağı yönünde çok sözler aldık. Maalesef bu sözlerin hiçbiri tutulmadı. Devlette süreklilik esastır. Seçim vaadiyle söylenip geçiştirilecek bir konu değil. Sadece akademisyenlerle ilgili değil. Bize verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz.”